Ostim Osb Mah. 100. Yıl Bulvarı No:55 Ostim Prestij Plaza D Blok Daire:23 de Kartalhan Hukuk ve Danışmanlık,Ostimde Avukat Meltem Kartalhan tarafından kurulduğu günden itibaren alanlarında uzman avukat ve danışmanlarla avukatlık ve hukuki danışmanlık hizmeti sunmaktadır.
Kartalhan Hukuk ve Danışmanlık Ankara/Yenimahalle/Ostim'de kurulmuştur. Kartalhan Hukuk ve Danışmanlık kurulduğu günden beridir müvekkillerine hukuki ihtilafları konusunda yardımcı olmaktadır.
Kartalhan Hukuk ve Danışmanlık kurulmuş olduğu günden beridir insan haklarına saygılı, ulusal ve uluslararası normlar çerçevesinde müvekkillerine hukuki hizmet sağlamaktadır. Kartalhan Hukuk ve Danışmanlık Ankara/Yenimahalle/Ostim'de kurulmuş olduğu günden beridir, ticari şirketlere hukuki danışmanlık hizmeti vermektedir.
Kartalhan Hukuk ve Danışmanlık Ankara/Yenimahalle/Ostim'de kurulmuş olduğu günden beridir güvenilirlik ilkesini benimsemiş olup; bu anlamda çalışmalarını sürdürmektedir.
İcra ve İflas Hukuku Nedir?
İcra ve İflas Hukuku bazı istisnai durumlar dışında; alacaklının alacağına devlet eli ile kavuşmasına olanak sağlayan hukuk dalıdır.
İcra ve İflas Hukuku, borcunu ödemeyen borçlunun, kamu gücü ve baskısı yoluyla borçlunun taşınır ve taşınmaz mallarına el koymak suretiyle borcun alacaklıya ödenmesini konu almaktadır. İcra İflas Hukukuna aynı zamanda Takip Hukuku adı verilmektedir. Devletin bu süreçte zor kullanma gücüne ise cebri icra denilmektedir. Alacaklının talebi doğrultusunda borcun ödenmesi ve bu süreçte izlenecek aşamalar İcra İflas Kanunu' nda düzenlenmiştir. İcra takipleri ilamlı ve ilamsız olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. İlamsız icra takibi, mahkeme tarafından verilen bir kararı içeren ilama ya da ilam niteliğindeki belgeye dayanmayan icra takibine denmektedir. İlamlı takip ise: mahkeme kararı sonucunda başlatılan icra takiplerine verilen isimdir.
Alacaklı tarafından başlatılan icra takibi doğrultusunda borçluya ödeme emri veya icra emri gönderilmektedir. Takip ilamsız ise borluya ödeme emri, takip ilamlı ise borçluya icra emri gönderilir. Borçlu borcunun olmadığını düşünüyor ise; kendisine tebliğ olan ödeme emrine, yedi gün içerisinde itiraz edebilir. Borçlu yedi gün içerisinde ödeme emrine itiraz ettiği takdirde icra takibi durmaktadır. Mevcut süre içerisinde borçlu, ödeme emrine itiraz etmez ise, borcu kabul etmiş sayılmaktadır. Borçlunun, bu sürede ödeme emrine itiraz etmesi halinde, alacaklı İtirazın İptali veya İtirazın Kaldırılması yoluna başvurabilir. Bu yollardan birine başvurulduğu zaman mahkeme itirazı değerlendirmektedir. Bu sürecin sonunda mahkeme itirazı yerinde bulur ise açılmış olan icra takibi de sonlanır, eğer mahkeme itirazı yerinde bulmaz ise takip kaldığı yerden devam eder.
İcra ve İflas Hukukunun Konusunu Oluşturan ve Sıkça Karşılaşılan Evraklar Nelerdir?
1-Fatura Nedir?: Satıcı tarafından düzenlenerek alıcıya verilen ve satılan malın cinsini, miktarını, fiyatını belirten bir evrak türüdür.
2-Senet Nedir?: Borcun delilini teşkil eden ve borçlu olarak imzalayan kişinin aleyhine delil teşkil eden belge türüdür.
3-Çek Nedir?: Ticari işlemlerde kullanılan, alacağı belli bir vadeye bağlayan ve o vade tarihinde ödemeyi taahhüt altına alan borçlu kişi tarafından alacaklı kişiye verilen evrak türüdür.
İcra ve İflas Hukuku hakkında daha detaylı bilgi almak ve İcra Ve İflas Hukuku konusunda yazılan makaleler için tıklayınız.
Ticaret ve Şirketler Hukuku Nedir?
Ticaret ve Şirketler Hukuku genel anlamı ile ticari hayattan kaynaklı olan uyuşmazlıkları konu edinen hukuk dalıdır.
Ticari hayattan kaynaklı hukuki ihtilafların çözümü, Ticaret ve Şirketler Hukukunun konusunu oluşturmaktadır.
Ticaret hukuku, Türk Ticaret Kanunu kapsamında düzenlenmiştir. Bir ticari işletmeyi ilgilendiren faaliyetleri ve fiilleri konu almaktadır. Ticaret hukuku kapsam açısından beş bölüme ayrılmış şekildedir. Bunlar; Şirketler Hukuku, Kıymetli Evrak Hukuku, Ticari İşletme Hukuku, Deniz Ticareti Hukuku ve Sigorta Hukukudur. Ticari işin tanımı Türk Ticaret Kanununda düzenlenmiştir. Buna göre Ticari İş kavramı: Türk Ticaret Kanununda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiilleri oluşturmaktadır. Ticari dava kapsamına giren tüm davalara Asliye Ticaret Mahkemeleri bakmakla görevlidir. Ticari davalar mutlak ve nispi olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Mutlak ticari davalar, TTK nın 4/1/a-f bentleri arasında sayılmış olmakla birlikte, İcra ve İflas Kanunu (md.154), Kooperatifler Kanunu (md.99), Finansal Kiralama Kanunu (md.31) gibi özel kanunlarda da belirtilmiştir. Nispi ticari dava ise, her iki tarafı tacir olan ve her iki tarafında ticari işletmesiyle ilgili olan davalardır.
Yeni gelen düzenleme ile Türk Ticaret Kanununun dördüncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. Yani konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında Asliye Ticaret Mahkemelerinde dava açılmadan önce arabulucuya başvurmak zorunludur. Aksi takdirde Asliye Ticaret Mahkemesinde açılacak olan dava, dava şartı yerine getirilmediğinden dolayı reddedilecektir. Ticari işlerde faiz, aksine sözleşme bulunmadıkça, vadenin bitiminden ve belli bir vade yoksa ihtar gününden itibaren işlemeye başlamaktadır.
Şirketler Hukuku ise, Ticaret Hukukunun alt dallarından biridir. Özetlemek gerekir ise; bir şirketin ne şekilde kurulacağını, nasıl yönetilmesi gerektiğini ve hangi şekillerde son bulacağını ifade etmektedir. Türk Ticaret Kanunu ve Türk Borçlar Kanununda düzenlenmiştir.
Gündelik hayattaki ticari uyuşmazlıklar pek çok farklı nedene dayanmaktadır. Bu anlamda Ticaret ve Şirketler Hukuku hakkında detaylı olarak bilgi almak ve Ticaret ve Şirketler Hukuku konusunda yazılmış olan makaleler için tıklayınız.
İş Hukuku Nedir?
İş Hukuku, işçi ile işveren arasındaki hukuksal ilişkiyi düzenleyen hukuk dalıdır. İş Hukuku, işçi ve işverenin hak ve yükümlülüklerini içeren hukuk dalıdır. İşçi ile işveren arasındaki uyuşmazlıklarda her uyuşmazlık; içerisinde bulunulan duruma göre ele alınmalıdır.
İş Hukuku kapsamına bağımlı çalışan kişiler girmektedir. Bağımlı çalışan kişiler kapsamına ise işçiler ve memurlar girmektedir. Fakat İş Hukuku kural olarak tüm bağımlı çalışanları kapsamaz. Burada önemli olan konu kişinin bağımlı olarak çalışırken, aynı zamanda iş akdine bağlı olarak çalışmasıdır. Bağımsız çalışan kişiler İş Hukuku kapsamına girmemektedir. İşçi, işverene kişisel olarak bağımlı, işverenin emir ve otoritesi altında çalıştığından dolayı İş Hukukunun temel amacı, iş ilişkilerinde daha güçsüz durumda olan işçiyi korumaktır. İş Hukuku kapsam olarak, işçi ve işveren ilişkilerini, bunların karşılıklı hak ve görevlerini, işe ve işyerine ilişkin yasa ve yönetmelikleri konu almaktadır.
İş Hukuku; bireysel ve toplu iş hukuku olarak ikiye ayrılmaktadır. Bireysel İş Hukuku: Genellikle küçük işletmelerde hizmet akdi ile başlayan işçi ile işveren arasındaki ilişkileri düzenlemektedir. Konu olarak ücret, hizmet akdi, çalışma koşulları, ek ücretler, ikramiye, komisyon, sosyal haklar, işten ayrılma ve tazminat gibi konuları kapsamaktadır. Toplu İş Hukuku ise: Genellikle büyük işletmelerde işçi, işveren tarafından topluluklar şeklinde temsil edildiği (sendika) iş yerlerinde uygulanır. Sendika kurma, sendikaya üyelik toplu sözleşme, sendikanın feshedilmesi, sendikal haklar gibi konuları kapsar. Önemle belirtmek gerekir ki temel amacı işçiyi korumak olan İş Kanununda herhangi bir hükümle ilgili tereddüt yaşanması durumunda işçi lehine yorum ilkesi geçerli hale gelmektedir.
İşçi ile işveren arasındaki ilişkilerin düzenlenmiş olduğu İş Hukuku hakkında detaylı olarak bilgi almak ve İş Hukuku konusunda yazılmış olan makaleler için tıklayınız.
Aile ve Boşanma Hukuku Nedir?
Aile Hukuku aileye ilişkin olan kuralların düzenlenmiş olduğu Medeni Hukuk dalıdır. Aile ve Boşanma Hukuku, aile kişiler arasında oluşan ihtilafların çözümü hakkındaki kuralların bütünüdür. Aile Hukukunun içeriğinde Boşanma Hukuku konusunu da barındırmaktadır.
Türk Medeni Kanununda düzenlenen Aile ve Boşanma Hukukunun konusu; aile ve aile ilgili olan tüm konuları kapsamaktadır. Aile Hukuku; nişanlanma, evlenme, boşanma, mal rejimi, evlat edinme olarak alt bölümlere ayrılmaktadır.
Nişanlanma, evlenme vaadiyle olmaktadır. Nişanlılardan biri haklı bir sebep olmaksızın nişanı bozarsa, maddi-manevi tazminat talebi ile karşı karşıya kalabilmektedir. Aynı şekilde nişan, evlenme dışında bir sebep ile sona erdiği takdirde tarafların birbirlerine verdiği hediyeler de geri istenebilir hale gelmektedir.
Evlenme, tarafların tam bir birlik içinde yaşayacaklarını ilan ettikleri ve bu durumu resmiyete aktardıkları akid işlemidir. Evlenme hükümleri, Türk Medeni Kanunu Madde 124-160 arasında düzenlenmiştir.
Boşanma, tarafların birlik içerisinde yaşama amacıyla ilan ettikleri ve resmiyete döktükleri evliliğin, çeşitli nedenlerle sona ermesi halinde tarafların birlik içinde yaşamadıklarını resmiyete dökmesi işlemidir. Boşanma davalarında görevli mahkeme Aile Mahkemelerdir. Boşanma davasının hüküm ve sonuçları Türk Medeni Kanununun 161-184 maddelerinde düzenlenmiştir.
Mal Rejimi, Türk Medeni Kanununun 202-281 maddelerinde düzenleme alanı bulmuştur. Mal rejimi konusu kapsamlı bir konu olmakla birlikte; kısaca, mal rejimi sözleşmesi yapılmadığı durumlarda, eşler arasında evlilik sırasında edinilen mallara katılma rejimi olarak tanımlanmaktadır.
Aile ve Boşanma Hukuku hakkında daha detaylı bilgi almak ve Aile ve Boşanma Hukuku konusunda yazılmış olan makaleler için tıklayınız.
Tüketici Hukuku Nedir?
Tüketici Hukuku tüketicinin ekonomik çıkarlarını ve güvenliğini sağlamak amacı ile düzenlenmiş olan ve ilgili kuralları belirleyen hukuk dalıdır.
Tüketici Hukuku, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ile yasal düzenlemesine kavuşmuştur. Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 1. Maddesine göre:
Tüketici Hukukunun amacı; kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını koruyucu, zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı, tüketiciyi aydınlatıcı ve bilinçlendirici önlemleri almak, tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini özendirmek ve bu konulardaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmeleri teşvik etmeye ilişkin hususları düzenlemektir.
Bir işlemin tüketici hukuku kapsamında olabilmesi için taraflardan birinin tüketici, diğerinin ise satıcı veya satıcı adına hareket eden kişi olması gerekmektedir. Tüketici işlemlerine ilişkin uyuşmazlıklar ve her türlü dava, aksine düzenleme bulunmadıkça kanunda belirlenen miktar sınırlarına göre Tüketici Hakem Heyetleri ve Tüketici Mahkemelerinde çözümlenmektedir.
Tüketici Hukuku hakkında daha detaylı bilgi almak ve Tüketici Hukuku konusunda yazılmış olan makaleler için tıklayınız.
Borçlar Hukuku Nedir?
Borçlar Hukuku, genel anlamda borç ilişkilerinin düzenlenmiş olduğu özel hukuk dalıdır. Gündelik hayatta sıklıkla karşılaşılan ve taraflar arasındaki borç ilişkilerinin düzenlenmiş olduğu kurallar bütünüdür.
Taraflar arasındaki borç ilişkisini yasal olarak ele alan ve her iki tarafın haklarını sınırlayan/belirleyen hukuk dalına borçlar hukuku adı verilmektedir. Borçlar Hukuku, Türk Borçlar Kanunu uyarınca düzenlenmiştir. Borçlar hukukunda alacaklı ve borçlu taraf yer almaktadır. Borç ilişkisinde, borç konusunu talep etme yetkisine sahip taraf alacaklı kavramını oluşturmaktadır. Gerçek ve tüzel kişiler alacaklı taraf olabilmektedir. Borç ilişkisinden doğan edimi yerine getirecek kişi ise borçlu kavramını oluşturmaktadır. Yani kendisinden borcun yerine getirilmesi istenen kişidir. Edim kavramı ise borç ilişkisinin konusunu oluşturmaktadır.
Borç ilişkisi sonucunda asli hak ve bağlı hak kavramları meydana gelmektedir.
Asli Hak kavramı, alacaklının asıl olarak talep ettiği alacak hakkıdır.
Bağlı Hak kavramı ise, asli hakkı güvence altına alan haktır. (Cezai koşul, gecikme tazminatı)
Her iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde, iki taraf hem borçlu hem de alacaklı sıfatına sahip olmaktadır. Bu sebepten dolayı iki tarafında birbirlerinden edimlerini yerine getirmesini talep etme hakkı mevcuttur. Yani borç ilişkisi sonucunda doğacak olan haklar her iki taraf hakkında doğabilmektedir.
Borçlar Hukuku hakkında daha detaylı bilgi almak ve Borçlar Hukuku konusunda yazılmış olan makaleler için tıklayınız.
Gayrimenkul Hukuku Nedir?
Konusunu gayrimenkullerin oluşturduğu her tğrlü uyuşmazlık hakkındaki kurallar bütününe Gayrimenkul Hukuku adı verilmektedir. Gayrimenkul Hukuku taşınmaz hakkındaki uyuşmazlıkları konu edinen hukuk dalıdır.
Eşya hukukunun alt bölümünü oluşturan gayrimenkul hukuku, taşınmazlar ile ilgili meydana gelen hukuki uyuşmazlıkların çözümü ve bu uyuşmazlıkların giderilmesi konusunu oluşturmaktadır. Gayrimenkule ilişkin olarak açılacak olan davalar durumun özelliğine göre genelde Asliye Hukuk Mahkemelerinde görülmekle birlikte; yetkili olan mahkeme taşınmazın bulunduğu yer mahkemesidir.
Gayrimenkul Hukuku kapsamında:
-Tapu ve tescil davaları,
-Kira bedeli tespiti ve tescil davaları,
-İstihkak davaları,
-Kamulaştırma davaları
-Ortaklığın Giderilmesi (İzale-i Şuyu) davası başta olmak üzere çok fazla çeşitliliğe sahiptir.
Gayrimenkul hukukunda da sıkça karşılaşılan Ortaklığın Giderilmesi ( İzale-i Şuyu ) davasından kısaca bahsetmek gerekirse: Paylı veya elbirliği mülkiyetine konu taşınır veya taşınmaz mallar ile ilgili açılan Ortaklığın Giderilmesi davası sonucunda her pay kişisel mülkiyete geçmektedir. Tapu İptali ve Tescil Davasından kısaca bahsetmek gerekirse: Tapu İptali ve Tescil davasında, hukuka aykırı olan bir düzenleme halinde ilgili hukuka aykırılığın giderilmesi ve bu sebeple yaşanan mağduriyetlerin ortadan kalkması amaçlanmaktadır. Tapu iptal ve tescil davası, tapu kaydında taşınmazın mülkiyet hakkı sahibi olarak görünen kişiye karşı açılmaktadır.
Gayrimenkul Hukuku hakkında daha detaylı bilgi almak ve Gayrimenkul Hukuku konusunda yazılmış olan makaleler için tıklayınız.
İdare Hukuku Nedir?
İdare Hukuku, idare ile kişiler arasındaki kuralları düzenleyen hukuk dalıdır. İdare Hukukunun temeli Anayasa'dan gelmektedir.
İdare hukuku, idarenin kuruluşuna, yapısına, işleyişine ve idarenin yerine getirdiği işlevin düzenlenmesine ilişkin kuralları içermektedir. İdarenin gücü, bireylere göre çok daha yüksek olduğundan, hem bireyleri koruma amacı, hem de idarenin ve idare personellerinin kendilerince işlem yapmasını engelleme amacı ön plandadır. İdare Hukukunun konusunu: Danıştay, Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin görevine giren uyuşmazlıkların çözümü oluşturmaktadır. İdare mahkemelerinde dava açılabilmesi için, dava konusunu oluşturan işlemin idari işlem olması gerekmektedir. Anayasamızda: “İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır.” Hükmü yer almaktadır.
İdari işlem, idarenin tek taraflı bir irade açıklaması sonucunda; irade açıklamasının tek başına sonuç doğurması halidir. İdari işlemde, idare tarafından yapılan bir irade açıklaması söz konusudur. İdari işlemlerin ayırt edici özelliği, idare tarafından yapılan irade açıklaması sonucunda ilgili üzerinde ilgilinin iradesi ve rızası dışında bir sonuç doğurması halidir. Bu irade açıklaması sonucu meydana gelen idari işlem için, iptal davası açmak mümkündür. İdare Hukuku kapsamında açılacak idari işlemin iptali davasının temel amacı, idarenin tek taraflı irade açıklaması sonucunda meydana gelen idari işlemin hukuka uygunluğunun denetiminin yapılmasıdır.
İdare Hukuku hakkında daha detaylı bilgi almak ve İdare Hukuku konusunda yazılmış olan makaleler için tıklayınız.
Ceza Hukuku Nedir?
Ceza Hukuku cezai anlamda düzenlenmiş olan kurallar bütününü oluşturmaktadır. Ceza Hukuku, söz konusu normların karşılığı gelen cezanın uygulandığı hukuk dalıdır.
Ceza Hukuku, genel ve özel olmak üzere iki bölüme ayrılmaktadır. Ceza genel hukuku suç kavramını hem maddi hem de manevi unsurları ile ele almaktadır. Ceza özel hukuku ise belirlenmiş olan suç unsurlarını ve bu suçlar için öngörülen cezaları incelemektedir. Türk Ceza Kanunu' na göre, Ceza Kanununun amacı; kişi hak ve özgürlüklerini, kamu düzen ve güvenliğini, hukuk devletini, kamu sağlığını, çevreyi ve toplum barışını korumak, suç işlenmesini önlemektir.
Ceza Kanununda, bu amacın gerçekleştirilmesi için ceza sorumluluğunun temel esasları ile suçlar, ceza ve güvenlik tedbirlerinin türleri düzenlenmiştir. Ceza Hukukunda suçta ve cezada kanunilik ilkesi gereğince, kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilememekte ve güvenlik tedbiri uygulanamamaktadır. Ayrıca önemle belirtmek gerekir ki, ceza kanunlarını bilmemek mazeret sayılmamaktadır. Ceza hukukunda kusur kavramının çok büyük önemi vardır. Suç ve Cezanın Şahsiliği İlkesi gereğince, kişi ancak kendisinin işlediği fiiller nedeniyle sorumlu tutulabilmekte, başkasının işlediği fillere iştirak etmedikçe sorumlu tutulamamaktadır.
Ceza Hukuku hakkında daha detaylı bilgi almak ve Ceza Hukuku konusunda yazılmış olan makaleler için tıklayınız.
Miras Hukuku Nedir?
Miras Hukuku, ölüme bağlı durumlar neticesinde kişilerin malları hakkında oluşturulmuş olan kurallar bütünüdür. Miras Hukuku ölüme bağlı hallerde mirasçıların mal rejimini düzenleyen hukuk dalıdır.
Miras Hukuku, gerçek kişinin vefatı veya gaipliği durumunda malvarlığının kimlere ve ne şekilde aktarılacağını konu almaktadır. Türk Medeni Kanunu mirasın ne şekilde dağıtılacağını çözümlemek için zümre sistemini kabul etmiştir. Zümre Sistemine göre kişinin mirası; 1. Derece mirasçılar, 2. Derece mirasçılar, 3. Derece mirasçılara intikal edecektir. Yasal mirasçı olabilmek için bu zümrelerden bir tanesinde bulunmak zorunludur. Eğer 1. Derecede yasal mirasçı mevcut ise miras 2. Derece mirasçılarına intikal edemeyecektir. Aynı şekilde 1. Derecede mirasçı bulunmaması halinde miras 2. Derece mirasçılara intikal etmektedir. Bu anlamda 2. Derecede yasal mirasçı mevcut ise miras 3. Derece mirasçılara intikal etmeyecektir. Yine 1. Ve 2. Derecede yasal mirasçı mevcut değilse miras 3. Derece mirasçılara intikal etmektedir.
1.Derece Yasal Mirasçılar: Mirasbırakan kişinin altsoyunu oluşturmaktadır. Evlat edinilen ve evlat edinilen kişinin çocukları da miras bırakanın alt soyuna dahildir. Altsoy kavramı: Çocuklar, torunlar, torunlarının çocukları, çocuklarının torunları ve devamı şeklinde tanımlanmaktadır.
2.Derece Yasal Mirasçılar: Mirasbırakan kişinin anne ve babası ve bu kişilerin altsoyundan oluşmaktadır.
3.Derece Yasal Mirasçılar: Mirasbırakanın büyükannesi ve büyükbabası ve bu kişilerin altsoyundan oluşmaktadır.
Önemle belirtmek gerekir ki, mirasbırakanın eşi sağ ise, sağ kalan eş her 3 zümre ile birlikte yasal mirasçı sıfatına sahiptir.
Miras Hukuku hakkında daha detaylı bilgi almak ve Miras Hukuku konusunda yazılmış olan makaleler için tıklayınız.
Fikri ve Sınai Haklar Hukuku Nedir?
Fikri ve Sınai Haklar Hukuku genel anlamı ile yaratıcılık neticesinde ortaya çıkmış olan fikrin korunmasını hedefleyen ve buna ilişkin normları düzenleyen hukuk dalıdır.
Fikri mülkiyet, bir kişiye veya kuruluşa ait olan bir fikir ürünüdür. Söz konusu kişi ya da kuruluş, sonradan, bunu serbestçe paylaşmayı veya kullanımını belirli biçimlerde kontrol etmeyi tercih edebilir. Sınai Mülkiyet ise; özgün çalışmaların ilk uygulayıcıları adına, ticaret alanında üretilen ve satılan malların üzerindeki üretici veya satıcısının ayırt edilmesini sağlayacak işaretlerin sahipleri adına tescil edilmesini ve böylece ilk uygulayıcıların ürünü üretme ve satma hakkına belirli bir süre sahip olmalarını sağlayan gayri maddi bir haktır.
Fikri mülkiyet ve Sınai Haklar, Sınai Mülkiyet Kanunu ile güvence altına alınmıştır. Bu Kanunun amacı, marka, coğrafi işaret, tasarım, patent, faydalı model ile geleneksel ürün adlarına ilişkin hakların korunması ve bu suretle teknolojik, ekonomik ve sosyal ilerlemenin gerçekleştirilmesine katkı sağlamaktır. İlgili Kanun; marka, coğrafi işaret, tasarım, patent, faydalı model ile geleneksel ürün adlarına ilişkin başvuruları, tescil ve tescil sonrası işlemleri ve bu hakların ihlaline dair hukuki ve cezai yaptırımları kapsamaktadır.
Fikri ve Sınai Haklar Hukuku hakkında daha detaylı bilgi almak ve Fikri ve Sınai Haklar Hukuku konusunda yazılmış olan makaleler için tıklayınız.
Yabancılar Hukuku Nedir?
Yabancılar Hukuku, yabancılar hakkında uygulanan normlarla ilgili olan hukuk dalıdır.Yabancılar hakkında uygulanan hukuk kurallarının bütününe Yabancılar Hukuku denilmektedir.
Yabancı kavramı: Başka bir ülkeden, başka bir ulustan olan (kimse) ya da başka bir ülkeyle, başka bir ulusla ilgili, ona özgü olan (şey) olarak tanımlanmaktadır. Yani ülkemizde yabancı kavramı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile vatandaşlık bağı bulunmayan kişiyi ifade etmektedir. Vatansızlar, mülteciler ve sığınmacılar yabancı kavramının konusunu oluşturmaktadır. Vatandaşlık bağı ile bağlı oldukları ülkeden ülkemize gelen kişilerin, yabancı olarak bulundukları Türkiye Cumhuriyeti’nde hangi hak ve yükümlükler ile karşılaşacakları konularında çözüm üretme amacıyla geliştirilmiş olan hukuk dalıdır. Yabancılar hukukunun temel konularını, ülkeye giriş, vize, çalışma izinleri, ikamet izinleri, Türk Vatandaşlığına geçiş işlemleri gibi konular oluşturmaktadır.
Yabancılar Hukuku hakkında daha detaylı bilgi almak ve Yabancılar Hukuku konusunda yazılmış olan makaleler için tıklayınız.
Avukat; çalışmış oldukları yer barosuna kayıtlı olarak faaliyet gösteren ve hukuk fakültesini bitirmiş, avukatlık stajını başarılı bir şekilde tamamlamış, serbest veya kamuya bağlı olarak mesleğini sürdüren kişidir.
Avukatlık, Avukatlık Kanununda kamu hizmeti ve serbest bir meslek olarak tanımlanmıştır. Yani savunma; hem kamu hizmeti hem de serbest bir meslektir.
Avukatlığın amacı hukuki ihtilafların çözümünün adalet ve hakkaniyete uygun olarak çözümlenmesidir. Bu anlamda avukat; bilgi ve tecrübelerini adalet hizmetine, gerçek ve tüzel kişilerin yararlanmasına tahsis eden kişidir.
Avukatlık mesleğine kabulde belli başlı kabul şartları mevcuttur. İlgili durum Avukatlık Kanununun 3. Maddesinde de belirtilmiştir.
Avukatlık mesleğine kabul şartları:
-Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak,
-Türk Hukuk fakültelerinden birinden mezun olmak veya yabancı ülke hukuk fakültesinden mezun olup da Türk Hukuk fakülteleri programlarına göre noksan kalan dersleri başarılı bir şekilde vermiş olmak,
-Avukatlık stajını tamamlayarak staj bitim belgesi almış olmak,
-Levhasına yazılmak istenen baro bölgesinde ikamet etmek,
-Avukatlık Kanuna göre avukatlığa engel bir hali bulunmamak,
koşulları avukatlığa kabul şartlarındandır. Avukatlık mesleğine kabul şartlarının istisnaları Avukatlık Kanununda ayrıca belirtilmiştir.
Avukatlık mesleğini icra eden kişilerin Avukatlık Kanununa göre yapmaktan yasaklı oldukları ve avukatlıkla birleşmeyen belli başlı işler vardır. Avukatların yapmaktan yasaklı oldukları işler Avukatlık Kanununda tek tek sayılmıştır. Avukatlık Kanununa göre avukatlıkla birleşmeyen işler: aylık, ücret, gündelik veya kesenek gibi ödemeler karşılığında görülen hiçbir hizmet ve görev, sigorta prodüktörlüğü, tacirlik, ve esnaflık veya meslekin onuru ile bağdaşması mümkün olmayan her türlü iş avukatlıkla birleşmez denilerek düzenlenmiştir.
Avukatlık Stajı:
Avukatlık stajının süresi toplamda bir yıldır. Avukatlık stajının ilk altı ayı mahkemelerde ve kalan altı ayı ise meslekte en az beş yıllık kıdemi bulunan bir avukat yanında yapılmaktadır.
Avukatın mesleğini icra ederken uyması gerekli olan hak ve ödevleri mevcuttur. Öncelikle avukat, yüklenmiş olduğu görevi avukatlık görevinin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içerisinde yerine getirmelidir. Söz konusu durum Avukatlık Kanununun . Maddesinde de düzenlenmiştir.
Uzlaşma Sağlama:
Avukatlık Kanununun 35/A Maddesinde: Avukatlar dava açılmadan veya dava açılmış olup da henüz duruşma başlamadan önce kendilerine intikal eden iş ve davalarda, tarafların kendi iradeleriyle istem sonucu elde edebilecekleri konulara inhisar etmek kaydıyla, müvekkilleriyle birlikte karşı tarafı uzlaşmaya davet edebilirler. Karşı taraf bu davete icabet eder ve uzlaşma sağlanırsa, uzlaşma konusunu, yerini, tarihini, karşılıklı yerine getirmeleri gereken hususları içeren tutanak, avukatlar ile müvekkilleri tarafından birlikte imza altına alınır. Bu tutanaklar 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 38 inci maddesi anlamında ilâm niteliğindedir, denilmektedir.
Avukatın sır saklama yükümlülüğü:
Avukatın sır saklama yükümlülüğü Avukatlık Kanununun 36. Maddesinde: Avukatların, kendilerine tevdi edilen veya gerek avukatlık görevi, gerekse,Türkiye Barolar Birliği ve barolar organlarındaki görevleri dolayısiyle öğrendikleri hususları açığa vurmaları yasaktır.
Avukatların birinci fıkrada yazılı hususlar hakkında tanıklık edebilmeleri, iş sahibinin muvafakatini almış olmalarına bağlıdır. Ancak, bu halde dahi avukat tanıklık etmekten çekinebilir. Çekinme hakkının kullanılması hukuki ve cezai sorumluluk doğurmaz.
Yukarıdaki hükümler, Türkiye Barolar Birliği ve baroların memurları hakkında da uygulanır., denilmek suretiyle düzenlenmiştir. İlgili kanun maddesi doğrultusunda avukatın avukatlık mesleği dolayısıyla öğrenmiş olduğu hususları açığa vurması açıkça yasaklanmıştır.
İşin reddedildiğinin bildirilmesi:
Avukat kendisine teklif olunan işi sebep göstermeksizin reddedebilir. İşin reddedildiğinin bildirilmesi kavramı Avukatlık Kanununun 37. Maddesinde: Avukat, kendisine teklif olunan işi sebep göstermeden reddedebilir. Reddin, iş sahibine gecikmeden bildirilmesi zorunludur. İşi iki avukat tarafından reddolunan kimse, kendisine bir avukat tayinini baro başkanından isteyebilir. Tayin olunan avukat, baro başkanı tarafından belirlenen ücret karşılığında işi takip etmek zorundadır, denilmek suretiyle tanımlanmıştır.
Avukat, belli başlı durumların varlığı halinde Avukatlık Kanununa göre işi reddetmek zorundadır. Söz konusu durum Avukatlık Kanununun 38. Maddesinde: Avukat;
a) Kendisine yapılan teklifi yolsuz veya haksız görür yahut sonradan yolsuz veya haksız olduğu kanısına varırsa,
b) Aynı işte menfaati zıt bir tarafa avukatlık etmiş veya mütalaa vermiş olursa,
c) (Değişik : 2/5/2001 - 4667/26 md.) Evvelce hâkim, hakem, Cumhuriyet savcısı, bilirkişi veya memur olarak o işte görev yapmış olursa,
d) Kendisinin düzenlediği bir senet veya sözleşmenin hükümsüzlüğünü ileri sürmek durumu ortaya çıkmışsa,
e) (İptal: Anayasa Mahkemesi’nin 2/6/1977 tarihli ve E. 1977/43, K. 1977/84 sayılı kararı ile)
f) Görmesi istenilen iş, Türkiye Barolar Birliği tarafından tespit edilen mesleki dayanışma ve düzen gereklerine uygun değilse,
Teklifi reddetmek zorunluğundadır.
Bu zorunluluk, avukatların ortaklarını ve yanlarında çalıştırdıkları avukatları da kapsar, denilmek suretiyle tanımlanmıştır.
Avukatın dosya saklaması ve hapis hakkı:
Avukatın, avukatlık mesleği icrası sırasında hak ve ödevlerinden birisi de; dosya saklaması ve hapis hakkıdır. Avukatın dosya saklaması ve hapis hakkı kavramı Avukatlık Kanununun 39. Maddesinde: Avukat, kendisine tevdi olunan evrakı, vekaletin sona ermesinden itibaren üç yıl süre ile saklamakla yükümlüdür. Şu kadar ki, evrakın geri alınması müvekkile yazı ile bildirilmiş olduğu hallerde saklama yükümlülüğü, bildirme tarihinden itibaren üç ayın sonunda sona erer. Avukat, ücreti ve yapmış olduğu giderleri kendisine ödenmedikçe, elinde bulunan evrakı geri vermekle yükümlü değildir, denilmek suretiyle tanımlanmıştır.
Avukatın büro edinme zorunluluğu:
Avukatın büro edinme zorunluluğu Avukatlık Kanununun 43. Maddesinde: Her avukat, levhaya yazıldığı tarihten itibaren üç ay içinde baro bölgesinde bir büro kurmak zorundadır. Büronun niteliklerini barolar belirtir. (Ek iki cümle : 30/4/2013 - 6460/3 md.) 23/6/1965 tarihli ve 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununa göre anagayrimenkulün mesken olarak gösterilen bağımsız bölümlerinde kat maliklerinin izni ve benzeri şartlar aranmaksızın avukatlık büroları faaliyet gösterebilir. Bu konuda, yönetim planındaki aksine hükümler uygulanmaz. Bir avukatın birden fazla bürosu olamaz. Birlikte çalışan avukatlar ayrı büro edinemezler. (Ek iki cümle : 2/5/2001 - 4667/29 md.) Avukatlık ortaklığı yurt içinde şube açamaz. Milletvekilleri, milletvekilliği süresince avukatlık yapamazlar. Bürosunu veya konutunu değiştiren avukat yenilerinin adreslerini bir hafta içinde baroya bildirmek zorundadır, denilmek suretiyle tanımlanmıştır.
Hizmet Verdigimiz Bazı Firma Referansları : Sigma Profil Market https://www.sigmaprofil.net.tr
Yine Avukatlık Kanunu uyarınca yalnızca avukatların yapabileceği belirli işler mevcuttur. Yalnızca avukatların yapabileceği işler, Avukatlık Kanununda düzenlenmiştir. Avukatlık Kanununun 35. Maddesinde: Kanun işlerinde ve hukuki meselelerde mütalaa vermek, mahkeme, hakem veya yargı yetkisini haiz bulunan diğer organlar huzurunda gerçek ve tüzel kişilere ait hakları dava etmek ve savunmak, adli işlemleri takip etmek, bu işlere ait bütün evrakı düzenlemek, yalnız baroda yazılı avukatlara aittir, denilmektedir.
Ankara avukatı seçimi, hukuki sorunlarınızı çözme sürecinde en önemli adımlardan biridir. Uzmanlık alanı, deneyimi, itibarı ve müvekkillerine olan yaklaşımı göz önünde bulundurularak doğru avukatı seçmek, başarılı sonuçlar elde etmenin anahtarıdır. Ankara avukatı, müvekkillerine profesyonel, dürüst ve etkili bir hukuki temsil sunmayı taahhüt eder.
https://yenimahalleavukat.com.tr/
Avukatlarımız Sosyal Medya Bilgi Platformu
Ostim avukat bürosu danışmanlık