Boşanma Davası Sonucu Velayet, boşanma süreçlerinde ebeveynler ve çocuklar için en hassas ve önemli konulardan biridir. Velayet, boşanma sonrasında çocuğun bakım ve eğitimiyle ilgili kararları kimin alacağını belirler. Mahkeme, çocuğun menfaatlerini gözeterek velayetin kime verileceğine karar verir.
Velayet kararları, çocuğun yaşam kalitesi, ebeveynlerin çocukla ilişkileri, çocuğun ihtiyaçları ve ebeveynlerin çocuğu bakma kapasiteleri dikkate alınarak verilir. Velayet, tek velayet veya ortak velayet şeklinde olabilir. Tek velayette, çocuğun bakımı ve kararları almak için yalnızca bir ebeveyn sorumludur. Ortak velayette ise, her iki ebeveyn de çocuğun bakımı ve kararlarıyla ilgili eşit haklara sahiptir.
Velayet kararları, çocuğun yaşamının her alanını etkileyebilir, bu nedenle mahkemeler bu kararları verirken büyük bir özen gösterir. Velayetin yanı sıra, ziyaret hakları ve çocuk nafakası da boşanma davalarında ele alınır. Ziyaret hakları, velayeti almayan ebeveynin çocukla geçireceği zamanı düzenler.
Boşanma sürecinde velayet kararları, çocuğun en iyi çıkarlarını gözeten, adil ve dengeli bir yaklaşım gerektirir. Ebeveynler ve mahkemeler, çocuğun duygusal ve fiziksel ihtiyaçlarını önceliklendirmeli ve çocuğun istikrarlı ve sağlıklı bir ortamda büyümesini sağlamak için kararlar almalıdır.
Boşanma davası sonucu velayet, çocuğun korunması ve temsil edilmesi için öngörülmüş hukuksal haklar bütününe verilen isimdir. Velayetin kapsamı, Türk Medeni Kanununun 339. Maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre: "Ana ve baba, çocuğun bakım ve eğitimi konusunda onun menfaatini göz önünde tutarak gerekli kararları alır ve uygularlar. Çocuk, ana ve babasının sözünü dinlemekle yükümlüdür. Ana ve baba, olgunluğu ölçüsünde çocuğa hayatını düzenleme olanağı tanırlar; önemli konularda olabildiğince onun düşüncesini göz önünde tutarlar. Çocuk, ana ve babasının rızası dışında evi terkedemez ve yasal sebep olmaksızın onlardan alınamaz. Çocuğun adını ana ve babası koyar. " denilmektedir.
Yukarıda velayetin tanımı ve kapsamı izah edilmiştir. Bu açıklamalardan sonra, boşanma davası sonucunda velayetin kimde olacağından bahsetmek gerekir ise ilgili durum Türk Medeni Kanununun 337. Maddesinde "Ana ve baba evli değilse velayet anaya aittir. Ana küçük, kısıtlı veya ölmüş ya da velayet kendisinden alınmışsa hakim, çocuğun menfaatine göre, vasi atar veya velâyeti babaya verir." denilmek suretiyle belirtilmiştir.
Türk hukukuna göre kural olarak, anne ve baba evli değil ise, müşterek çocuğun velayeti anneye aittir. Fakat mahkeme, boşanma davası sonucunda velayetin hakkının kullanımının kime verileceği hakkında her somut olaya göre ayrı bir değerlendirme yapmaktadır. Mahkemenin her somut olaya göre değerlendirme yapmasının sebebi, çocuğun gelişimi, bakımı ve eğitimi konusunda çocuğun üstün yararının gözetilmesi hususundan kaynaklanmaktadır.
Türk Hukukunda velayet ve velayetin kime verileceği hususunda birtakım yerleşik uygulamalar mevcuttur. Söz konusu uygulamaların herhangi bir kesinliği olmamakla birlikte; gerçek durum mahkemece yapılacak olan yargılama neticesinde ortaya çıkacaktır. Bu anlamda her somut olayın birbirinden farklı özellikler barındırabileceği düşünüldüğünde; mahkemece yapılan yargılama ve neticesinde verilen karar her somut olaya farklılık gösterebilmektedir. Bu anlamda aşağıda bahsi geçen hususlar kesinlik arz etmemektedir. Günümüzde velayet ve velayetin kime verileceği hususundaki genel görüşe değinilecek olur ise:
- 0-3 yaş arasındaki çocukların, anne ile olan bağları çok sıkı olduğundan, bu yaş aralığındaki çocukların annenin bakım ve sevgisine muhtaç olduğu kabul edilmektedir. Bu sebepten dolayı, bu yaş aralığındaki çocukların velayeti, annenin durumuna bakılmaksızın anneye verilmektedir. Yargıtay kararları da bu doğrultudadır.
- 3-6 yaş arasındaki çocuklar, annenin bakım ve sevgisine hala muhtaç durumdadır fakat 0-3 yaş arasındaki çocuklar ile kıyaslandığı zaman bu muhtaçlık durumu daha azdır. Bu sebeple mahkeme, 3-6 yaş aralığındaki çocukların velayeti hakkında karar verirken annenin yaşayış biçimine, çocuğa sağlayabileceği imkanları gözetmektedir. Mahkeme, annenin yaşayış biçimini olumsuz olarak değerlendirir veya babanın anneye göre çocuğa daha faydalı olacağı kanaatine varır ise bu durumda çocuğun velayeti babaya verilmektedir.
- 6-8 yaş arasındaki çocuklar ise eğitim hayatına giriş yapmaktadır. Bu gerekçe doğrultusunda, mahkemeler hangi eşin çocuğa daha iyi bir gelişim ortamı sunabileceğini incelemektedir. Lakin yukarıda da belirtmiş olduğumuz üzere, velayetin asıl amacı çocuğun en iyi şekilde gelişim gösterebilmesinin sağlanmasıdır.
- 8 yaş ve üzeri yaştaki çocuklar hakkında Yargıtay Hukuk Genel Kurulu emsal bir karar vermiştir. Bu karara göre idrak gücü sahibi 8 yaş ve üstü çocukların kendisini ifade edebileceği, velayet davasında çocuğa fikri sorulması gerektiği belirtilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından verilen bu karar doğrultusunda, ilk derece mahkemelerinde 8 yaş ve üstü çocukların velayetinin kimde olacağı hususunda karar verilirken, ilk olarak çocuğun isteği sorulmalıdır. Bu aşamada çocuk, herhangi bir karar veremez ise mahkeme, anne ve babadan kimin çocuğa daha faydalı olacağı hususunu gözetmektedir.
Yukarıda değinilmiş olan hususlar genel hatları ile kaleme alınmış olup; her somut olay birbirinden farklı özellikler taşıyabileceğinden hak kaybına uğramamanız adına adına bir hukuk bürosu ile iletişime geçip profesyonel destek almanızı öneririz.