Boşanma Sebepleri, çiftlerin evliliklerini sonlandırma kararı almalarına yol açan çeşitli durumları ifade eder. Her boşanma vakası benzersizdir, ancak genellikle bazı yaygın sebepler bulunur. Bu sebepler arasında iletişim eksikliği, uyumsuzluk, aldatma ve şiddet gibi sorunlar yer alabilir.
İletişim eksikliği, çiftler arasındaki anlaşmazlıkların çözülememesine ve yanlış anlaşılmaların artmasına yol açabilir. Uyumsuzluk, eşlerin değer, hedef ve yaşam tarzlarındaki farklılıklardan kaynaklanabilir. Aldatma, güvenin sarsılmasına ve duygusal yıkıma neden olabilir ve sıklıkla boşanma sebebi olarak gösterilir.
Ayrıca, evlilik içi şiddet ve kötü muamele de boşanma sebepleri arasında yer alır. Bu durum, fiziksel, duygusal veya psikolojik şiddeti içerebilir. Maddi sorunlar ve finansal anlaşmazlıklar da çiftler arasında gerilime yol açarak boşanmalara sebep olabilir. Çocukların velayeti, eşlerin kariyer hedefleri ve aile içi roller gibi konular da boşanmaya neden olabilecek faktörler arasındadır.
Boşanma süreci genellikle duygusal olarak zorlayıcıdır ve her iki taraf için de hukuki, mali ve duygusal sonuçlar doğurabilir. Bu nedenle, boşanma sebeplerinin anlaşılması ve bu sürecin profesyonel hukuki destekle yönetilmesi önemlidir. Boşanma, çiftlerin karşılıklı anlayış ve saygı çerçevesinde yol ayrımına gitmeleri için adil bir yol sunabilir.
Boşanma sebepleri öncesinde boşanmanın tanımını yapmakta yarar vardır. Buna göre boşanma, tarafların birlik içinde yaşama amacıyla ilan ettikleri evliliğin, taraflar arasında oluşan çeşitli nedenlerle sona ermesi hali işlemidir. Boşanma davalarında görevli mahkeme Aile Mahkemeleridir. Yetkili mahkeme ise, Türk Medeni Kanununun 168. Maddesine göre: ''Boşanma veya ayrılık davalarında yetkili mahkeme, eşlerden birinin yerleşim yeri veya davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesidir.'' denilmektedir. Boşanma sebepleri hükümleri Türk Medeni Kanununun 161-166. Maddeleri arasında düzenlenmiştir. Buna göre:
Türk Medeni Kanununun 161. Maddesinde: ''Eşlerden biri zina ederse, diğer eş boşanma davası açabilir. Davaya hakkı olan tarafın boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer. Affeden tarafın dava hakkı yoktur.'' denilmektedir.
Boşanma sebeplerinden olan zina sebebiyle boşanma davası açacak olan taraf, zina olayını öğrendiği tarihten itibaren 6 ay içerisinde boşanma davasını açmalıdır. Zina daha geç öğrenilse dahi, zina (aldatma) nedeniyle boşanma davası açma süresi, zina fiilinin işlenmesinden itibaren 5 yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.
Zinayı affeden eş, zinayı dayanarak göstererek boşanma davası açamaz. Affetme halinin herhangi bir şekil şartı mevcut değildir. Sözlü, yazılı olabileceği gibi; eşlerin birlikte yaşamaya devam etmesinden de anlaşılabilmektedir.
Türk Medeni Kanununun 162. Maddesinde: ''Eşlerden her biri diğeri tarafından hayatına kastedilmesi veya kendisine pek kötü davranılması ya da ağır derecede onur kırıcı bir davranışta bulunulması sebebiyle boşanma davası açabilir. Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde bu sebebin doğumunun üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer. Affeden tarafın dava hakkı yoktur.'' denilmektedir.
İlgili maddede belirtilen hayata kasttan anlaşılması gereken; evlilik birliği içerisinde eşlerden birinin, diğer tarafın hayatına kast ederek öldürme saiki güdülmesi ve diğer eşi öldürmeye ilişkin fiillerin gerçekleştirilmesi olarak tanımlanmaktadır. Burada önemli olan husus, öldürme saiki güdülmesi hususudur. Öldürmeye teşebbüs de, bu madde kapsamında boşanma sebebi olarak değerlendirilmektedir.
İlgili maddede anılan pek kötü davranıştan anlaşılması gereken ise; eş tarafından evlilik birliği içerisinde diğer tarafa karşı her türlü fiziki ve psikolojik şiddettir.
Maddede anılan ağır derecede onur kırıcı davranıştan anlaşılması gereken ise; eş tarafından evlilik birliği içerisinde diğer eşin kişilik haklarının ihlal edilmesi durumudur.
Türk Medeni Kanununun 163. Maddesinde: ''Eşlerden biri küçük düşürücü bir suç işler veya haysiyetsiz bir hayat sürer ve bu sebeplerden ötürü onunla birlikte yaşaması diğer eşten beklenemezse, bu eş her zaman boşanma davası açabilir.'' denilmektedir.
Ancak eş tarafından işlenen her suç, bu madde kapsamında değerlendirilmez. Eşin işlediği suçun küçük düşürücü suç kapsamında olması gerekmektedir. Küçük düşürücü suçun genel bir tanımı yoktur ve toplumdan topluma değişiklik göstermektedir. Bu sebeple hakim, her somut olaya göre bir değerlendirme yapmaktadır.
Maddede anılan haysiyetsiz hayat sürme kavramı konudan konuya değişiklik göstermektedir. Bu sebeple de hakim her somut olaya göre değerlendirme yapmaktadır. Haysiyetsiz hayat sürmenin en yaygın örneklerinden biri, toplum tarafından kabul görülmeyen bir mesleği icra etmektir. Tüm anılanlarla birlikte eşin küçük düşürücü suç işlemesi veya haysiyetsiz bir yaşam sürmesi boşanmak için tek başına yeterli sayılmamaktadır. İlgili durumların yanı sıra aynı zamanda diğer eş için birlikte yaşamın çekilmez hale gelmesi de gerekmektedir.
Türk Medeni Kanununun 164. Maddesinde: ''Eşlerden biri, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla diğerini terk ettiği veya haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmediği takdirde ayrılık, en az altı ay sürmüş ve bu durum devam etmekte ve istem üzerine hâkim veya noter tarafından yapılan ihtar sonuçsuz kalmış ise; terk edilen eş, boşanma davası açabilir. Diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır.
Davaya hakkı olan eşin istemi üzerine hâkim veya noter, esası incelemeden yapacağı ihtarda terk eden eşe iki ay içinde ortak konuta dönmesi gerektiği ve dönmemesi hâlinde doğacak sonuçlar hakkında uyarıda bulunur. Bu ihtar gerektiğinde ilân yoluyla yapılır. Ancak, boşanma davası açmak için belirli sürenin dördüncü ayı bitmedikçe ihtar isteminde bulunulamaz ve ihtardan sonra iki ay geçmedikçe dava açılamaz.'' denilmektedir.
Boşanma sebeplerinden olan terk sebebiyle boşanma davası açılabilmesi için, söz konusu terk olayının en 6 ay sürmüş olması gerekmektedir. Fakat boşanma davasında terk sebebine dayanılabilmesi için terk olayının en 6 ay sürmüş olması olması yeterli değildir. Terk edilen eş, terk tarihinden itibaren en az 4 ay geçtikten sonra hakim veya noter aracılığı ile terk eden eşe ihtar çekmek zorundadır. Bu ihtar gerektiğinde ilân yoluyla da yapılmaktadır. Terk edilen eşe, belirtilen şekilde ihtarname gönderildikten 2 ay sonrasında, terk sebebine dayanılarak boşanma davası açılması mümkün hale gelmektedir.
Türk Medeni Kanununun 165. Maddesinde: ''Eşlerden biri akıl hastası olup da bu yüzden ortak hayat diğer eş için çekilmez hâle gelirse, hastalığın geçmesine olanak bulunmadığı resmî sağlık kurulu raporuyla tespit edilmek koşuluyla bu eş boşanma davası açabilir.'' denilmektedir.
Eşlerden birinin, evlilik tarihinden sonra akıl hastası olması durumunda, açılacak olan boşanma davasında bu maddeye dayanılmaktır. Eşin akıl hastalığına kapılması tek başına boşanma sebebi sayılmamakla birlikte; diğer eş için birlikte yaşam çekilmez hale gelmelidir. Hayatın çekilmez hale gelmesi, her somut olaya göre farklılık göstermektedir. Aynı şekilde maddeden anlaşılacağı üzere; akıl hastalığının tam teşekküllü hastanelerden alınmış raporla tespit edilmiş olması gerekmektedir. Yargıtay, bu doğrultuda verdiği ve kesin heyet raporu olmadan verilen boşanma kararının bozulması gerektiği görüşündedir.
Şiddetli geçimsizlik nedeniyle açılan boşanma davası evlilik birliğinin temelden sarsılması kavramını ortaya çıkarmaktadır. Çok çeşitli sebepler doğrultusunda boşanma davasına gerekçe yapılabilmektedir. Konu hakkında Türk Medeni Kanununun 166. Maddesinde: ''Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir. Davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir. Evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi halinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu halde boşanma kararı verilebilmesi için, hâkimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın mali sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Hâkim, tarafların ve çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü halinde boşanmaya hükmolunur. Bu halde tarafların ikrarlarının hâkimi bağlamayacağı hükmü uygulanmaz.
Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi hâlinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir.'' denilmektedir.
Daha detaylı bilgi için batıkent boşanma avukatı konusunda ostim batıkentte bulunan ofisimizi ziyaret edebilirsiniz.
Yukarıda değinilmiş olan hususlar genel hatları ile kaleme alınmış olup; her somut olay birbirinden farklı özellikler taşıyabileceğinden hak kaybına uğramamanız adına bir hukuk bürosu ile iletişime geçip profesyonel destek almanızı öneririz.