Onur Kırıcı Davranış Nedeniyle Boşanma Davası, evlilik içinde bir eşin diğer eşe karşı onur, şeref ve saygınlığı zedeleyici davranışlarda bulunması üzerine açılan bir davadır. Bu tür davalar, bir eşin diğerine karşı hakaret, küçük düşürücü sözler, aşağılayıcı eylemler ve benzeri onur kırıcı davranışlar sergilemesi sonucunda gündeme gelir. Bu davranışlar, evlilik birliğinin temelini sarsar ve evliliğin sürdürülebilirliğini imkansız hale getirebilir.
Boşanma davası sürecinde, davacı eş, diğer eşin onur kırıcı davranışlarını ve bu davranışların evlilik üzerindeki etkisini kanıtlamak zorundadır. Mahkeme, bu iddiaları ve bunların evlilik birliğine verdiği zararı değerlendirir. Onur kırıcı davranışlar, evlilikteki saygı ve güven ilişkisini temelden etkileyen ve diğer eş için katlanılamaz bir durum yaratan eylemlerdir.
Mahkemeler, onur kırıcı davranış nedeniyle açılan boşanma davalarında, evlilik birliğinin devam edip edemeyeceğini ve tarafların iddialarının gerçekliğini dikkatlice inceler. Eğer mahkeme, bir eşin diğerine karşı onur kırıcı davranışlarda bulunduğuna ve bu durumun evlilik birliğini temelden etkilediğine kanaat getirirse, boşanma kararı verebilir.
Onur kırıcı davranış nedeniyle açılan boşanma davaları, genellikle eşler arasındaki duygusal ve psikolojik ilişkileri derinden etkileyen ciddi durumları kapsar. Bu tür davalar, evlilik içindeki saygı ve güvenin ihlali olduğu kadar, bireysel hakların da ihlali olarak değerlendirilir ve eşlerin hem maddi hem de manevi açıdan haklarının korunmasını gerektirir.
Onur kırıcı davranış nedeniyle boşanma, TMK md. 162’de özel boşanma sebepleri arasında düzenlenmiştir.
Türk Medeni Kanunu md. 162: “Eşlerden her biri diğeri tarafından hayatına kastedilmesi veya kendisine pek kötü davranılması ya da ağır derecede onur kırıcı bir davranışta bulunulması sebebiyle boşanma davası açabilir.
Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde bu sebebin doğumunun üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer.
Affeden tarafın dava hakkı yoktur.”
Kanun metninden de anlaşılacağı üzere onur kırıcı davranışın varlığı için kast şarttır. Bu nedenledir ki Türk Ceza Kanunu’nda şerefe ve haysiyete yönelik suçlar anlamında gerekli şartların gerçekleşmesi aranır. Bununla birlikte suç unsuru taşımamakla birlikte de şerefe ve haysiyete yönelik onur kırıcı davranışta bulunulması mümkündür. Onur kırıcı davranış ceza hukuku anlamında suç olmasa bile, aile hukuku bakımından boşanma sebebi olabilecektir. Bunun tespiti her somut olaya göre aile hakimi tarafından yapılacaktır.
Onur kırıcı davranışta bulunmak kavramı ile “eşin sosyal konumunda zedeleyici nitelikte ve tecavüz düzeyinde eylemlerin olması” anlatılmak istenmiş olup sayılan sebeplerin varlığı boşanma davası açılması için yeterlidir. Eşin çıplak görüntülerini rızası olmadan küçük düşürme maksadıyla sosyal medyada yaymak, aleni bir şekilde eş dışında başka birisiyle toplum önünde karı koca hayatı yaşamak ve eşini küçük düşürmek amacıyla bu hareketlerde bulunmak Yargıtay kararlarına konu olmuş ağır düzeyde onur kırıcı davranış olarak kabul edilmektedir.
Onur kırıcı davranış için kastın varlığı şarttır. Buna göre onur kırıcı davranışta bulunan eşin, gerçekleştirdiği fiilin sonuçlarını bilmesi ve bu sonuçları istemesi gerekmektedir. Bu şarta ek olarak fiilin şeref ve hasiyete yönelik olması da onur kırıcı davranışın varlığı için gerekli koşuldur. Eşe karşı toplum içerisinde küçük düşürücü söz söyleme yahut eşi küçük düşürücü davranma onur kırıcı davranış olarak sayılmaktadır. Onur kırıcı davranış olarak birkaç örnek verecek olursak:
-Toplum içinde eş tarafından hakarete uğraması,
-Evden kovulması,
-Sürekli olarak hakarete uğraması ya da eşin sövmesi,
-Eş aleyhine iftira atarak hırsızlık ihbarında bulunulması gibi eylemlerdir. Eşin kişilik haklarını zedeleyen bu tür eylemlere benzer fiiller onur kırıcı davranış sebebiyle boşanma davasına konu olabilir. Hangi fiillerin bu sınıfa girdiğini somut olayda mahkemenin takdirindedir.
Onur kırıcı davranış nedeniyle boşanma davası, eşi affetme durumunda ve dava zamanaşımı süresinin dolmasından sonra açılamaz. Affetme açık olabileceği gibi örtülü şekilde de olabilir. Bir diğer ifadeyle eş, kendisine kötü muamele eden eşini açık bir şekilde affettiğini söyleyebileceği gibi örtülü olarak da affedebilir. Örtülü affın tereddüde yer vermemesi gerekir; örneğin pek kötü davranıştan sonra eşle birlikte tatile çıkılması, pek kötü davranıştan sonra özür dilemek için alınan hediyenin kabul edilmesi gibi hallerde örtülü affetmeden söz etmek mümkündür. Yine bunun tespitini somut olaya göre hakim yapacaktır.
Onur kırıcı davranış nedeniyle boşanma davası açmak isteyen eşin, boşanma nedenini öğrenmesinden itibaren altı ay ve nedenin oluşmasından itibaren herhalde beş yıl içerisinde boşanma davasını açması gerekmektedir. Aksi takdirde TMK md. 162’de düzenlenmiş olan onur kırıcı davranış nedeniyle boşanma davası açılamaz. Ancak beş yıldan sonra onur kırıcı davranış nedeniyle genel boşanma sebebi olan evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına (TMK md. 166) dayanarak boşanma davası açılabilir. Fakat bu halde mutlak boşanma sebebinden bahsedilemeyecektir.
Yukarıda değinilmiş olan hususlar genel hatları ile kaleme alınmış olup; her somut olay birbirinden farklı özellikler taşıyabileceğinden hak kaybına uğramamanız adına bir hukuk bürosu ile iletişime geçip profesyonel destek almanızı öneririz.